They say there’s one rule of conversation that you should always follow in business – don’t talk about politics, seks veya din. Aslında, ancak, benziyor 90% of casual conversations are about just those things – politics, seks ve din. Yani bu bölümde, we’ll be focusing on one of these topics – politics. Bu zor konuyla başa çıkmanıza yardımcı olacak bir dil öğreneceğiz.
İş hayatında siyaset hakkında konuşmanın bir püf noktası var. Uluslararası iş kültüründe, genellikle güçlü fikirleri ifade etmemek daha iyidir. Odak genellikle tartışmadan ziyade bilgi alışverişidir, çünkü asıl amaç uyumlu ilişkileri sürdürmektir. Sıklıkla, görüşlerimizi taahhütsüz olarak belirtiriz. That means we don’t commit ourselves to an opinion – in other words, öyle ya da böyle güçlü bir görüş dile getirmiyoruz. Yerine, belirsiz olmayı tercih ediyoruz, veya belirsiz. Bu strateji çatışmayı önlemeye yardımcı olur.
Yani bu podcast'te, politikayı tartışmak için bazı genel ifadeleri ve kelimeleri kapsamanın yanı sıra, Sorularınızı nasıl yumuşatacağımızı ve gerektiğinde kararlı davranmamayı öğreneceğiz.
Ricardo ve Lars'ı dinleyeceğiz, Uluslararası bir konferansta tekrar buluşan eski meslektaşlarımız. Kendi ülkelerindeki siyasi durumlardan bahsediyorlar, Brezilya ve Danimarka.
Dinleme Soruları
1) Ricardo says he has heard that the Danish government is pretty far “right”, yani, tutucu. Ancak Lars bunun iyi bir tarafı olduğunu düşünüyor gibi görünüyor. Bu ne?
2) Lars, Brezilya'nın Dünya Kupası'na ev sahipliği yapma teklifini kazandığını söylüyor. Ricardo, Brezilya'nın hangi alanlarda yapacak çok işi olduğunu söylüyor?
3) Lars talks about a certain kind of problem that has “cropped up”, yani, Brezilya Devlet Başkanı Lula'nın başkanlığı sırasında ortaya çıktı veya meydana geldi. Bu ne?
Download: Podcast MP3